12 Mayıs 2016 Perşembe
Hoşça Kal
aah ah.. Gözyaşları bitmiyormuş insanın. Acısa da, sızlasa da sel gibi akabiliyormuş her seferinde.
Seni son kez görmek istedim bugün. Son bir veda.. O gülünce içleri gülen puslu mavi gözlerini göremesem de, güzel yüzün yetti bana. Yanakların yine yumuşacıktı. Düşünce alnını çarpmışsın, kanamış. Alnından öptük ama biz. Geçti di mi acısı? Korkmuşsundur biliyorum. Gece bi çekmecenin içinde yapayalnızdın. Üşümüşsün. Isıtamıyoruz seni, affet olur mu?
Selanı da dinledik bugün. Her gün duyduğumuz o metalik ses seni ismini söyledi sokaklara. Kuru kuru. O kuru ses deldi geçti kalbimizi.
Sana veda edebilmek için duyan gelmiş. Tanıyıp da sevmeyen zaten yok da, ne kadar çok sevenin varmış senin? Hakları hep helal sana. Benim hakkım da helal. Ederken düşündüm. Benim ne hakkım var ki senin üzerinde? Ben sizin elinizde büyüdüm. Okudum, evlendim, çocuğum oldu. Halâ senin hakkın geçiyor bana. Ah canım benim, canım. Gitmesen de, başımın üstünde yaşasan..
Sakladık seni kara toprağın altına. Yalnız bıraktık. Bu ilk gecen. Korkma olur mu? Ben uyuyamıyorum yine. Babannem de zor uyumuştur, halam da, babam da.. Dualarımız hep seninle. Onlar yoldaş olur sana; ısıtır, kollar seni. Hem anneciğin, babacığın da orada. Toktok babannemle büyükanneanneme selam söyle. Onları da anıyorum hep, unutmuyorum hiç. Arkadaşların da var bak orada. Hey gidinin koca Uğur Taksi'si! Bi sen kalmıştın geride. Sen de gittin, Başçeşme'de yeniden topladınız taksi durağını. Yalnız bırakmayın birbirinizi olur mu?
Ben yine uyuyamıyorum büyükbabam. Yüzün gözümün önünden gitmiyor. İnanmak istemiyorum hala. Biliyorum alışıcaz, hafifleyecek acımız. Sen sadece beden olarak gittin yanımızdan. Hep bizi izleyeceğini, yanımızda olacağını biliyorum. Ama müsade et, bi süre ağlayayım senin için. Başka türlü hafifleyemem çünkü..
Yerinde rahat uyu büyükbabam. Şimdilik oradakilere emanetsin. Er ya da geç geleceğiz yanına. Ama babaannemi hemen çağırma lütfen. Biliyorum çok seviyorsun. Dile kolay, 60 sene.. Ama biraz daha dursun. Çok ihtiyacımız var ona..
Korkma. Kalbimiz seninle.. Seni çok seviyorum canımın parçası.. Huzurla uyu..
Neden Gittin?
Kalan ömrümüzün sensiz ilk gecesi.. Uyuyamıyorum. Çok zor büyükbabam. İnanamıyorum bizi bırakıp gittiğine. Bir anda, pat diye.. Hazır değildim, hazır değildik buna. Beklemiyorduk. Aklımızda yoktu hiç. Bütün dünyaya haykırasım var. Göğsüm kalbime dar geliyor, sığamıyorum içime. Meğer ne kadar da kocaman yer kaplıyormuşsun hayatımda! Gözümün önünde birbirini kovalıyor güzel anılarımız. Ben yine sizde kalıcam bu gece. Babannem yine ellerime kına yakacak. Evet yine Melike'nin kına gecesi var. Hadi babannem bize sahanda yumurta yapsın gece gece. Okullar açılıyor. Yine her gün bıkmadan beni arabayla okula götür. Giderken kör teyzeyi de alıp işe bırakalım. Akşama cümbür cemaat sizdeyiz yine. Kulak hamuru var. Gelirken tahin helvası almayı unutma olur mu? Bak yaz geliyor. Bisikletlerin lastikleri yine patlamış. İda dalgalıysa da Gümüş dümdüzdür şimdi. Atalım şemsiyeleri bagaja. Denizden dönünce terasta çay içelim. Babannem kurabiye de yapmış, tazecik. Yarın denize erken gidelim ama. Bu sefer Öykü de var. O daha hiç girmedi denize. Büyük dedesiyle girecekti. Elinden tutup gezdirecektin. Ortaya ağacın altına gidecektiniz bereber. Şimdi nasıl olur sensiz yazlık? Nasıl olur babanne evi? Kim helva alacak bize? Her gün eve kim ekmek getirecek? Sofrada sularımızı kim koyacak? Hacı dedeyi kim getirecek eve? Babannem bana kalmaya gelince, döndüğünde özlemle, hasretle, yarım asırdan fazla sevgiyle kim sarılıp öpecek onu? Vicdaniye'de durağın önünden geçerken kimi arayacak gözlerimiz? Yarın son kez görücez seni Vicdaniye'de. Çok yakın, ama sonsuz uzak. Yine Vicdaniye'de olacaksın; ama o beni hep korkutan, ruhumu daraltan, geçerken bakmak istemediğim Başçeşme'de.. Her gün eve giderken arabayla önünden geçtiğimiz, babannemin hep "okuyun kızım ölmüşlerimize, dua beklerler" dediği karanlık Başçeşme'de.. Dualarımızda mı olacaksın? Kalbimizde mi yaşayacaksın artık? İstemiyorum hiçbirini. Sen hep soframızda olsaydın keşke. Doyamadım ki ben sana! Bi 28 sene daha görsem seni yine doyamazdım. Başparmağım sızlıyor. Bana ilkokuldayken verdiğin, senelerce başparmağımda taşıdığım yüzüğü de kaybettim. Şimdi de seni kaybettim. Sen benim tek dedemdim. Büyükbabamdın. 4 gün önce konuştuk daha. Öykü ne kadar büyümüş dedin. Bi ihtiyacınız varsa söyle, yollayalım hemen dedin.. Sana çok ihtiyacım var benim büyükbabam.. Ne çok sevmişim ben seni.. Nasıl da büyükmüş bendeki yerin.. İyi ki benim büyükbabamdın. İyi ki 28 sene dolu dolu yaşayabildim seni. Seni çok seviyorum benim minik büyükbabam. Nur içinde yat..
5 Mayıs 2016 Perşembe
Koşun Doğuruyorum!
40.hafta yazımda bahsettiğim, gece 12 gibi Musti'nin çaldığı bara gittim. 3 buçuğa kadar takıldık oralarda. Sanki son günümmüş gibi ne kadar tanıdık varsa oradaydı ve bütün Bornova artık doğur diyordu. Onlar göbeğimi son kez mıncıkladıklarının, ben de son kez mıncıklandığımı bilmiyordum elbet:)
Bar dönüşü Aynalı'da ölümcül bir kömürde sandviç yedikten sonra nihayet eve geldik ve uyudum. Uyurken çılgın mide bulantıları ve artan çatı ağrılarım oldu. Sabah 7 gibi uyandım. Yataktan kalkarken fırt diye bir şey aktı. Yürütmeyen çatımla tuvalete koştum. Akmalar lıp lıp devam etti. Sanırım suyum sızıyordu:) Kendimi biraz daha dikkatli dinleyince, bel ve kasık ağrımın olduğunu da farkettim, regl başlamışçasına..
Yine de doğum habercisi miydi bunlar emin olamadım. Telaşlanmasın diye annemden önce Musti'nin annesini uyandırdım. "Benim biraz ağrım var, doğum başlamış olabilir" dedim. Uyuyan Musti'ye de "doğuruyorum" dedim. "Hadi canım" dedi ve müthiş hangoverlığıyla poposunu dönüp uyumaya devam etti. "İyi sen bilirsin, biz gidiyoruz" dedim. Duşa girdim, makyajımı yaptım. O ara bütün ev halkı uyanmış. En son annem "millet girer abdest alır, sen napıyorsun" derken ayak tırnaklarıma oje sürüyordum.^^
8 buçuk gibi hastanedeydik. 3cm açılma vardı. Sancılar 6dk'da bir olmaya başladı. Dayanılabilirdi. Bol bol gezdim hastanede. Ama sancıların şiddeti tüylerimi diken diken etmeye başlamıştı ve oldukça sıklaşmıştı. Sonra sırttan epidural yolunu açtılar. En iğrenci buydu sanırım.. Koridorda gezmeye devam ederken, bi ara bayılıcam sandım. Bayılamadan geceki bulantımı kustum ve rahatladım:) Her şeyin sorumlusu o kömürde sandviçti.
Hastanede gezmeye devam ettim ama sancılar gözümü yaşartacak dereceye gelmişti. 11-11 bucuk gibi epidurali verdiler. Sancılarda öyle belirgin bir azalma olmadi.
Doğumhaneye alındım. Bebişimin sırtı yan duruyormuş, onun dönmesini bekledik. Yaşlı ve tatlı bir başebe, en geç 1 buçukta bu iş biter dedi. Bana suni sancı vermişler, her şey bitince haberim oldu:) Halsiz hissettiğimi söyleyince başebe Musti'ye kola aldırttı. En son elimdeki kolayı pipetle emiklerken, sancılar içinde beybimi bekliyordum. Bu arada Musti'nin rengi döndü ve doğumhaneden kaçtı:)
Saat 12'de genç ve tatlı doktorum doğumu başlattı. Başebe zorla haber gönderip Musti'yi getirtti. "Bu anı kaçırmana asla müsade etmem, o göbek kordonunu sen keseceksin" dedi:))
Doğum süreci rüya gibiydi. Orada yatan ben değildim sanki. Dışarıdan izler gibiydim her şeyi. Sancı çekiyordum, acı çekiyordum. Ama bir film sahnesi gibiydi. Acıyordu, ama acımıyordu. Sancıyordu, ama sancımıyordu. Rüyadaydım. Sohbetler, gülüşmeler eşlik ediyordu bana. Ben Musti'den çok çok daha iyi durumdaydım. O bana değil, ben ona destek oluyordum:)
Epidural verilmesine rağmen, yine de zorlu bir süreçti. Sedyenin demirlerini sıkmaktan, ıkınmaktan yorulmuştum resmen. O ara doktorum "2. bebeği düşünüyor musun?" diye sordu. "Evet" diye bağırdım:)
Müthiş eğlenceli bir ekip, beni müthiş rahatlatarak 12:47'de minnoş kızımı kucağıma aldırdı. İşte benim Öykü'm asıl şimdi başlıyordu..
Göğsümde tertemiz, mis kokulu minik bir insan.. O anı betimlemeye kelimelerim yetmiyor. Ağlamadım. Hiç ağlamadım. Öptüm koklayarak. Dünyanın en güzel kokusunu duydum o bambaşka öpücükte.. Minicikti, sıcacıktı, yumuşacıktı, mis gibiydi, çok güzeldi, içimden çıkan candı, benimdi.
Evet göğsümde kizim, elimde telefon, babamiz göbek kordonunu keserken o anı ölümsüzleştirdim:) Yetmedi, doktorum ve tüm ekip barış işaretlerimizle fotoğraflara kazındık. Gerçekten çılgın bir gruptu.
Beybimi göğsümden bırakmak istemedim hiç. O an saatler sürsün isterdim. O ilk buluşmanın bana hissettirdikleri paha biçilemez.
Bu arada doktorcum "göbek adı ne olsun" diye sordu. Başebe doktorumdan dolayı "Buket olsun mu" dedi. Ben başka bir şeye evet derken, ona evet demiş gibi oldum. Hiç istememe rağmen Buket oldu evlatımın göbeği^^
Elbette zorluklari vardi doğal doğumun, ama hiç korktuğum kadar olmadi. Gerçekten bambaşka bir olay bu doğum anı. Yani mucizenin tam tanimi bu olmali sanirim..
Benim kendisi kısa, anlatmasi uzun doğum hikayem de böyle.. Umarim hepiniz benim kadar kolay ve sorunsuzca pıt diye kavuşursunuz beybilerinize:))
Not: Sonuna kadar doğurmadan okuma sabrini gosterenlere tesekkurler:))
Hamilelik Günlüğüm
7.HAFTA
Genelde 4. 5. haftalarda başlar bu günlükler. Nasıl vurdumduymaz, nasıl kendisiyle ilgili biriysem artık; 7'den başlıyorum:)
Heyecandan nasıl geçtiğini hiç anlamadım bu haftanın. İdrar testi, kan testi, ultrason derken geçti gitti. Tabi dünyanın dört bir yanına hamile olduğumu da haber vermem gerekiyordu:)
Musti'nin ailesinin 4. torunu olacağı için, normal bir sevinçti. Bizimkilerde ise Leonardo Oscar almışçasına bir bayram havası vardı. İlk torun:)
Beta hcg tavan yapmış, kese düzgün, kalp atışları aşk:) O ilk ultrasonda yine film sahnesindeydim. Ben değildim o. Ağlamadım, ağlayamadım. Yani o kadar karmaşık duygular ve o kadar konduramıyorum ki kendime, ağlayamadım. Bitmeyen bir şok yaşıyordum. Göbeğime pırççık diye sıkılan jel filan. O pıtı pıtı atan minik kalp senin mi beybim? Şimdiden büyümüşsün. Bir dahaki buluşmamıza kadar kendine iyi bak olur mu? Ben sana çok iyi bakıcam çünkü..
P.S. Takribi 48-49 kg filanım. Bu farkında olmadığım 7 hafta boyunca pek kilo aldığımı sanmıyorum. Bakalım kaçla bitiriciğim^^
40. HAFTA
Görünen doğum tarihi 7 ekim çarşamba. Ama beybim her an "ben geliyoruuum" diyebilir. İçimde dayanılmaz bir heyecan, merak, biraz korku ve bu tatlış topik hamileliğe veda edeceğim için azıcık hüzün var. Aylarca ilgi odağı olmuşum, tahtımı beybime kaptıracak olmanın.. Neeey? Bebesini kıskanan anne mi? Tabi ki şaka:)
Diğer haftalarım gibi son haftam da çok şükür ultra rahat geçiyor. Ellerimde, ayaklarımda hiç şişlik yok. Mide yanması da yok. Sadece yatakta pozisyon değiştirmem büyük bir mesele. Onun dışında halâ ceylan gibi sekiyorum.
Bu hafta yine azimle, Musti'nin bar programlarına gece yarısında dahil oldum. Mekan eve yakın olduğu için hem yürüyüş oldu, hem kafa dağıtmaca. Özgürlüğün son anlarının kıymetini bilmek gerek di mi ama?:)
3 ekim cumartesi programı, benim dahil olacağım son eğlenceydi. Tabi ki kaçırmadım. Evdeki analar ve babaların "Dur kızım, bari bu gece gitme. Zaten gecenin bir yarısı." serzenişlerine kulaklarımı tıkayıp soluğu barda aldım. Aman yarabbi! Neredeyse tüm Bornova sözleşmiş gibi oradaydı. Sürekli yanaklarımı, göbeğimi seven, beni bağırlarına basan bir deli ordusu! Tabi ki geceyi sabaha karşı 4 gibi Bornova'nın meşhur Aynalı'sında tamamladık. Kafam kadar bir kömürde sandviçi acımadan gömdüm. Gömmez olaydım..
Genelde 4. 5. haftalarda başlar bu günlükler. Nasıl vurdumduymaz, nasıl kendisiyle ilgili biriysem artık; 7'den başlıyorum:)
Heyecandan nasıl geçtiğini hiç anlamadım bu haftanın. İdrar testi, kan testi, ultrason derken geçti gitti. Tabi dünyanın dört bir yanına hamile olduğumu da haber vermem gerekiyordu:)
Musti'nin ailesinin 4. torunu olacağı için, normal bir sevinçti. Bizimkilerde ise Leonardo Oscar almışçasına bir bayram havası vardı. İlk torun:)
Beta hcg tavan yapmış, kese düzgün, kalp atışları aşk:) O ilk ultrasonda yine film sahnesindeydim. Ben değildim o. Ağlamadım, ağlayamadım. Yani o kadar karmaşık duygular ve o kadar konduramıyorum ki kendime, ağlayamadım. Bitmeyen bir şok yaşıyordum. Göbeğime pırççık diye sıkılan jel filan. O pıtı pıtı atan minik kalp senin mi beybim? Şimdiden büyümüşsün. Bir dahaki buluşmamıza kadar kendine iyi bak olur mu? Ben sana çok iyi bakıcam çünkü..
P.S. Takribi 48-49 kg filanım. Bu farkında olmadığım 7 hafta boyunca pek kilo aldığımı sanmıyorum. Bakalım kaçla bitiriciğim^^
40. HAFTA
Görünen doğum tarihi 7 ekim çarşamba. Ama beybim her an "ben geliyoruuum" diyebilir. İçimde dayanılmaz bir heyecan, merak, biraz korku ve bu tatlış topik hamileliğe veda edeceğim için azıcık hüzün var. Aylarca ilgi odağı olmuşum, tahtımı beybime kaptıracak olmanın.. Neeey? Bebesini kıskanan anne mi? Tabi ki şaka:)
Diğer haftalarım gibi son haftam da çok şükür ultra rahat geçiyor. Ellerimde, ayaklarımda hiç şişlik yok. Mide yanması da yok. Sadece yatakta pozisyon değiştirmem büyük bir mesele. Onun dışında halâ ceylan gibi sekiyorum.
Bu hafta yine azimle, Musti'nin bar programlarına gece yarısında dahil oldum. Mekan eve yakın olduğu için hem yürüyüş oldu, hem kafa dağıtmaca. Özgürlüğün son anlarının kıymetini bilmek gerek di mi ama?:)
3 ekim cumartesi programı, benim dahil olacağım son eğlenceydi. Tabi ki kaçırmadım. Evdeki analar ve babaların "Dur kızım, bari bu gece gitme. Zaten gecenin bir yarısı." serzenişlerine kulaklarımı tıkayıp soluğu barda aldım. Aman yarabbi! Neredeyse tüm Bornova sözleşmiş gibi oradaydı. Sürekli yanaklarımı, göbeğimi seven, beni bağırlarına basan bir deli ordusu! Tabi ki geceyi sabaha karşı 4 gibi Bornova'nın meşhur Aynalı'sında tamamladık. Kafam kadar bir kömürde sandviçi acımadan gömdüm. Gömmez olaydım..
Eyvah, Hamileyim!
Eyvah, hamileyim!
Evliliğimizin ilk yılı. Eniştenizgille 7 sene kaçak göçek yaşadıktan sonra, artık her şey legal. Özgürlüğün zirvesinde, eğlence hayatının dibindeyiz. 835736 tane bekar arkadaşımızın arasında tek evli çift olarak adeta çılgın üniversite hayatı yaşıyoruz. 52 kişi bir evde sabahlamaca, saykodelik festivaller.. Tabi bu arada her sabah öğretmen kişiliğimden ödün vermeyerek ilim dağıtmaya devam ediyorum.
Açlığa ve sabah erken kalkma uykusuzluğuna hiç dayanamam. Elim ayağım salar, titreye titreye işe giderim. Yine bir süre böyle devam ettim. Seneee 2.dönemin başı. Benim bu el ayak salmaları gün içinde de olmaya başladı. Şeker hastası yaşlılar gibi pelteye dönüveriyorum. Hafif baş dönmeleri de bonusu. Konduruyor muyum? Tabi ki hayır.
Regl dönemleri düzenli olan bir insan olmadım asla. En son ne zamanmış, kaç ay geçmiş fikrim olmaz genelde. Ama bu sefer kafama takıldı. En sonuncu yüz yıl önceydi gibi geliyordu çünkü..
Sonra beni bir telaş sardı. HAMİLELİK BELİRTİLERİ ENTER İnternette gözü dönmüş bir halde okudum hepsini. Yoksa? Yok canım. Saçmalama.
Ben titrek tittrek yaşamaya devam ederken, Musti'ye "test alalım" dedim. "Yuh ne alaka" dedi. "Ya bi'şey yok, içim rahatlasın" dedim.
Gecenin bir körü, ben evde, Musti barda. Kendimi bir dizi sahnesinde hissederek testi elime aldım. Malum, çişle çalışıyor bunlar. İşemek gerek.
Daha çişim bitmeden ŞAK diye beliren çift çizgiyle ben ŞOK!.
EYVAH! HAMİLEYİM!
Dizlerimin titremesinden, tıkanan nefesimden işemem Mors alfabesine döndü. Elimdeki teste hipnotize olmuş gibi bakarak işedim, işedim. 3 yıl işedim sanırım.
Nihayet bitince, elimde test evde turlamaya başladım. O öleceğini düşündüğün andaki film şeridi beynimde dönüyordu. Fotoğrafını çekip Musti'ye attım. SAÇMALAMA dedi. "Yanlış olabilir, bi test daha al" dedim. Bir bardak viskiyi dikip eve ışınlandı.
Adrenalin patlamasıyla 2. testi de yaptım. Gerçekten mi? Hamile miydim şimdi ben? Bundan sonra ne olacak? Ama içki içtim ben çok? Sigara? Ya bebeğe bi'şey olduysa?
Sanırım annelik duygusu, bu haberi aldığın ilk anda yerleşiyor insanın kalbine. HAYATIM ASLA ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK teması baskın görünse de, alt metinde ACABA SAĞLIKLI MI sorusu yiyor seni içten içe.
Dayanamadık, aileler hariç bütün arkadaşlarımızı aradık o gece. Ailelere kan testinden sonra haber verecektik. Yine endişe. EYVAH HAMİLEYİM! Ama YA DEĞİLSEM? Bu kadar çabuk mu alışıyor insan anneliğe?
Kan testi, ultrason.. 7 haftalık hamileymişim. Yuh dedim. Az daha sıksam doğurunca öğrenecektim hamile olduğumu. Olsun, 9 ayın 2'si anlamadan geçip gitmişti bile:)
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!
Her kadın emekçidir. İçinde vicdan esamesi olmayan insanlar hariç, her kadın fedakarlık yapar, çalışır, didinir. Her kadın çabalar. Bölünmeye müsait toplumumuzda kimseyi ayırmaya gerek yok. Kadına şiddetin, işkencenin yapılmadığı, kadınların öldürülmediği, tecavüzcülerin cezasız bırakılmadığı, pedofili diye bir kavrama ihtiyaç kalmadığı, kadının koyuna eşdeğer tutulmadığı ve kadınlar adına kadınlardan çok kadın olmayanların karar vermediği günleri görebilmek adına 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz wakutlu olsun.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

