Canlar,
Gönül ister ki yazdıklarım "aha! bunları kesin bir kadın yazdı", "yeaa tam bi kezbansın!", "troll olmaya çalışmış; ama onu bile becerememiş..", "of özentiye bağk. az bi keğndin ol kızıam ya." gibi yorumlardan, tanımlamalardan, kategorileştirmelerden uzak olsun hep. Lakin her insan hata yapabilir. Ben şimdiden istemeden yaptığım ve yapacağım tüm gereksiz feminizm, kezbanlık, trollük ve çakmalıklar için özür diliyorum. Bundan böyle at gözlüklerimi takıp, olabildiğince özgün, şahsına münhasır, eğlenceli, dünyalar tatlısı, aşırı mükemmel, en fevkalade olmaya çalışacağım elimden geldiğince. Hadi hepsini geçtim de, "kezban" olmaya katlanamam. Biri benim hakkımda ciddi manada "kezban" tanımlamasını yaparsa kahrolurum, zındık olurum. Berduş olurum, üzerler. Ölesiye korkuyorum "kezban" olarak anılmaktan..
Şu hayatta bi arılardan çok korkarım, bi de kezbanlardan. Çünkü bir kezban planlıdır, beyninde 40 tilki dolanır. Kurar da kurar. İstediğine ulaşmak yolunda elinden geleni yapar, başaramazsa çirkinleşir. Gizledikleri çakılırsa, işi kezbanlığa vurur. İşte o vakit oradan koşarak uzaklaşın. Çünkü bir kezbandan daha tehlikeli bir şey varsa, o da "kaybeden kezban"dır. Kaybetmeyi öğrenmiş kezbanın artık korkacak bir şeyi yoktur. Her yol mübahtır onun için. Bu yüzden, bir kezbanla polemiğe girmeden önce iki kere düşünün. Onun çenesi beyninizi çiğner çiğner de hızını alamaz, yere tükürdüğü gibi tüm vücudunu yutup boynuna kadar çıkmış 2 metrelik çizmeleriyle eziverir..
"Kezban sağlığa zararlıdır!"
Bence her şey Hülya Koçyiğit ile başladı. Köylü kızını canlandırdığı çoğu filmde ismi "Kezban". Kınalı yapıncak olan, saçları kesilen, konuşamayan, basma elbiseler giyen kız hep "kezban". Paris'e giden taşralı kızın adı bile Kezban! (bkz:kezban paris'te) Olayın özüne inmek gerek. Hangimiz bilmediğimiz yerlere gittiğimizde, kaybolduğumuzda ya da utanç verici bir hareket salıkverdiğimizde "Kezban Şırnak'ta", "Kezban otobanda", "Kezban stadyumda" gibi cümleler kurmadık ki? Aslında bizim içimizde var kezban olma korkusu. Bu korkunun nedeni de aslında DNA'larımızda şifrelenmiş olan "dominant kezbanlık genleri"..
Fekat kontrolü elden bırakmamak gerek. Nice genç kızlar bu korkuyla yaşamaya daha fazla dayanamayıp, kezbanlık yolunda yitip gitmişlerdir. O yüzden kezban korkusunun bilincinde olmalı; lakin irademizi ele geçirmesine izin vermemeliyiz..
Tüm kadınlarımıza kezbanlaşmadan geçen, erkeklerimize de bok attıkları kezbanların burunlarında bitmediği bir ömür diliyorum!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder